Semptomdan Geriye Kalan…
Lacan şöyle demişti: “Özne hiç bir zaman talep etmekten başka bir şey yapmamıştır. Başka türlüsü de elinden gelmezdi zaten; biz işe buradan devam ederiz.” İnsan olmak, bir şeyler istemek demektir ve aynı zamanda neleri istediğimiz, neleri kaçırdığımıza dair sorularla dolu olmaktır. Ve eğer özne bir şey talep edecekse dili kullanmak zorundadır. İşte tam da bu yüzden psikanaliz diye bir tedavi vardır. Hastayı analize getiren, analiz seansını talep etmesini sağlayan semptomdur ama tek başına talep etmek semptomu çözmeye yetmeyecektir.
Bir kişi için kurtulmak istediği şey yabancı bir cisim gibi algılanmadıkça semptom yoktur. Ya da Freud’a göre, bir kişi bir şeyi semptom olarak tanımadıkça semptom yoktur. Her şey belirli bir anda kişi mutsuzum dediğinde ya da başka herhangi bir semptom tanımladığında başlar, işte bu semptom oluşumunun birinci zamandır. Bu ilk an öznenin bu semptomla ilgilenmeye başladığı andır ve onu bir analiste getirebilir. Fakat bu tek başına yetmez!
Hasta, mutsuzum ve bu niye bana oluyor diye düşünür fakat buna cevap veremez. Bu semptomun oluşumunda ikinci andır! İşte o zaman, artık analitik semptomun yolu açılmıştır. Başka bir deyişle; bir semptomun var olması için, öznenin başına gelenle ilgilenmesi, soru sorması, sorgulaması ve bundan acı çekmesi gerekir. Freud’un Dora ile ilk görüşmelerinin Freud’un şu sorusu ile sonuçlandığı bilinir: “Yakınmakta olduğun bu karmaşadaki senin payın ne?”
Psikanalizde semptomu tamamlayan bir şey vardır. Eğer bir semptom deşifre edilecekse, bu çözümleme işte bu tamamlayıcı, bu özel ortak olmadan yapılamaz. O da analisttir; ama kişi olarak hastasının karşısında oturan değil, bildiği varsayılan özne olarak orada bulunan, bu işlevi gören, analitik aygıtın parçası olarak var olan psikanalistten bahsediyorum. Çünkü Lacan’a göre analist bilinçdışı kavramının parçasıdır ve aynı zamanda semptomun tamamlayıcısıdır. Analistin bir rüyaya dâhil olması sıklıkla analitik söylemin içine girmenin bir işareti olarak analistin semptoma katıldığını gösterir denmesi işte bundandır. Bu yüzden analizde semptom, jouissance’ını kaybetmeye başlar.
Her analizin başlangıcında, özneyi analize getiren şeyin, bilgiyle ilişkisindeki açmaz olduğu söylenebilir. Bilgiyle ilişkisindeki açmaz demek, basitçe anlamlandıramadığı bir şeyin ortaya çıkmasıdır. Lacan “Aktarıma Müdahale”de[1] sadece Freud’un girişimiyle büyülenmekle kalmayıp bilgi sorunsalı üzerine onun otantik anlamını ve değerini korumanın yolunu bulmanın gerekliliğinden bahseder. O zaman her analitik tedavide bu açmazın niye ortaya çıktığı da sorulmalıdır. Lacan bu metninde, Freud’un Dora vakasını[2] bu sorunla ilgili olarak ele alır. Dora, anne-babası ve kendisinden bir buçuk yaş büyük olan abisi ile birlikte yaşamaktadır. Babasına olan sevgi ve bağlılığı, babasının Dora altı yaşındayken geçirdiği verem ile daha da artmıştır. Aile daha iyi iklimi olan bir kasabaya taşınmıştır ve bir süre sonra babası iyileşmiştir. Yazları ise yakındaki bir sağlık merkezinde geçirirler. Dora on yaşındayken, babası retina dekolmanı yüzünden tedavi görür. En ağır olan hastalığı ise son yıllarda ortaya çıkan konfüzyon nöbetleridir. Arkadaşlarından birisi Dora’nın babasını Viyana’ya, Freud’a gelmeye ikna eder. Bu tedaviden dört yıl sonra da babası, Dora’yı Freud’a tedavi için getirir. Fakat analiz bundan iki yıl sonra başlar. Dora, Freud ile analize başladığında 18 yaşındadır. Dora’nın annesi sürekli evin temizliği ile ilgilenmektedir ve kızı ile ilişkisi uzak ve mesafelidir. Dora annesini hor görmekte ve sürekli onu eleştirmektedir. Dora ise babasına çok bağlıyken birazdan bahsedeceğim kararından dolayı tüm gücüyle onunla tartışmaya başlamıştır. Tekrarlayan nefes darlığı nöbetlerine tutulmuştur. Onu muayene eden aile hekimince bu belirtiler sinirsel olarak değerlendirilmişti. Başta bunlar birlikte olurken şimdi ayrı ayrı zamanlarda ortaya çıkabiliyorlardı. Freud’a geldiğinde ise öksürük nöbetleri devam ediyordu. Bu nöbetler haftalarca sürüyordu. Bununla ilgili birçok tedavi denenmişti. Aile hekimlerine karşı çıkmasa da tıbbi yardım istemeye her zaman karşı olmuştu. Yeni bir hekime gitmek istememesine rağmen babasının ısrarı ile Freud’a gelmişti. Freud Dora’dan şöyle bahseder: “Açık bir şekilde ne kendisinden ne de ailesinden hoşnuttu. Babasına yönelik tutumu düşmancaydı ve gücünü onu ev işlerini paylaşmaya yöneltmeye çalışan annesiyle arası çok kötüydü.” Anne babası bir gün yazı masasında bu yaşama daha fazla katlanamadığı için onlara veda ettiği bir mektup bulduklarında dehşete kapılmışlardı. Ardından da Freud’a gelmesine karar verilmişti fakat analiz, Dora’nın ailesi Viyana’ya taşındıktan sonrada başladı.
Dora’nın babası Viyana’ya taşınmadan önce Bay ve Bayan K ile yakın dostluk kurduklarından Freud’a bahseder. Bayan K uzun hastalığı sırasında Dora’nın babasına bakmıştır. Bay K ise Dora’ya karşı her zaman sevgi dolu olmuştur. Dora ise K’ların iki küçük çocuğu ile yakından ilgilenmiştir. Bir göl evinde K’larla beraber yaptıkları tatilde, babasının dönüşünden birkaç hafta sonra Dora’nın eve dönmesi planlanmıştı. Ama Dora aniden babasıyla birlikte döneceğini kararlı biçimde bildirmişti. Bu beklenmedik davranışını birkaç gün sonra annesine açıkladığında annesi de söylediklerini babasına aktarmıştı. Göldeki bir yürüyüşte Bay K ona bir teklif yapma küstahlığını göstermiş, ona karımla aramda hiçbir şey yok demişti. Dora ona tokat atmış ve oradan uzaklaşmıştı. Bay K ise daha sonra Dora’nın babası ve amcasının isteğiyle görüştüklerinde, kesin bir dille böyle bir şeyin olmadığını söylemiş, ardından da Dora’nın cinsel konularla ilgilenmekte olduğundan bunlarla ilgili kitaplar okuduğunu eşinden duyduğunu eklemişti. Dora böyle bir sahneyi hayal etmiş olabilir demişti. Babasına göre bu olay Dora’nın depresyon ve intihar fikirlerinin sebebiydi. Bu olayın ardından Dora, babasına Bayan K ile ilişkisini koparması için baskı yapmaya başlamıştı. Ama babası bunu yapmak istemiyordu. Bayan K’nın üzülmesini istemiyordu. Bayan K zaten kocasından dolayı mutsuzdu ve kendisi de onun tek desteğiydi. Ama aralarında sadece dostça bir sevgi vardı. K’larla ilişkisini koparmasını talep ettiği bir konuşmanın ardından Dora bir nöbet geçirmişti.
Dora analizinde Bay K ile yaşadığı bir başka olayı Freud’a anlatır: 14 yaşındayken bir gün evde yalnız oldukları bir zamanda Bay K Dora’yı öpmüştü. Ve Dora bu sırada iğrenme hissetmişti. Ama analize kadar Dora bu olayı kimseye anlatmamıştı. Dora seanslarda babasının Bay ve Bayan K ile ilişkisini devam ettirmesini affedemediğinden bahsediyordu. Ona göre, babasının Bayan K’ya hissettiği aşktan başka bir şey olamazdı. Bu konuda hiçbir şey gözünden kaçmıyordu. Bu yakın ilişki, babasının hastalığında annesinin uzak durması ve Bayan K’nın yakın ilgisiyle başlamıştı. Zaten beraber geçirdikleri tatilde Bayan K ile babası odalarını değiştirip geçiş kapısı ile ayrılan yan yana odalara geçmişlerdi. Babası bir gün çocuklarına Bayan K’ya şükran duymaları gerektiğini söylemişti. Dora bunu annesine sorduğunda, annesi ona bir gün babasının intihar fikrini fark eden Bayan K’nın onu durdurduğunu söylemişti. Dora bunu babasının Bayan K ile görüşmesini haklı çıkartmak için uydurduğunu düşünmüştü. Freud’a göre Dora’nın intihar fikri buradan gelmekteydi. Bağlantı noktası buradaydı. Dora intihardan bahsettiğinde aynı türden bir sevgiye duyulan özlemi ifade ediyordu. Dora, Bayan K’nın babasından para aldığına emindi, hatta babası ona hediyeler de alıyordu. İkisi sürekli baş başa yürüyüşlere çıkıyorlardı. Hatta ona göre babası göze batmasın diye kendisine ve annesine de daha eli açık davranıyordu. Viyana’ya taşınmalarından sonra babası sık sık öksürüğünün geçmesi için B şehrine dönüyordu. Viyana’ya taşınmalarından üç hafta sonra K’larda Viyana’ya taşınmıştı. Dora babasını şiddetle eleştiriyor ve ona kızıyordu. Dora, babasının kendisini Bay K’ya eşi ile kendisi arasındaki ilişkiye katlanması için sunduğunu düşünüyordu. Ve babasına çok öfkeliydi. Lacan da Freud gibi Dora’nın önceki yıllar boyunca babasının suç ortağı olduğunu söyler. Bu ilişkinin niteliğini görmezden gelmiş ve babasına her olanağı sunmuştur.
Freud olayların gelişimini göz önünde bulundurarak öncelikle, baskılanmış olan şeyin Dora’nın Bay K’ya yönelik aşkı olduğunu düşünmekten kendimi alıkoyamadım der ve ekler: Dora’nın ona hala âşık olduğunu ancak bilinmeyen nedenlerle göl kenarındaki sahneden beri aşkının onda vahşi bir karşı çıkma duygusu uyandırdığını ve Dora’nın babasına yönelik duyduğu aşkı öne çıkardığını söyler. Babasının hastalığı sürecinde ve sonrasında Bayan K ile uzun süre aynı odayı paylaşmışlardı ve araları çok iyiydi. Onun çok güzel bir kadın olduğunu seanslarda birçok kez vurgulamıştı ve seanslarda onun “tapınılası güzellikte beyaz bedeninden” bahsetmişti. Freud Bayan K’ya duyduğu aşkı gizlemek için de babasının aşkına sığındığını düşünür.
Dora’nın ilk rüyası şöyledir: “Bir ev yanıyordu. Babam yatağın yanında ayaktaydı. Hızla giyindim. Annem durmak ve mücevher kutusunu kurtarmak istedi ama babam ‘Ne kendimin ne de iki çocuğumun senin mücevher kutun uğruna yanmasına izin veremem.’ dedi. Hızla merdivenlerden indik, dışarı çıkar çıkmaz uyandım.”[3] Dora’nın bu ilk rüyada değerli bir nesneyle, bir mücevher kutusu ile özdeşleştiği düşünülebilir. Ama babası annesine “Senin mücevherlerin için çocuklarımın yanmasına izin vermeyeceğim!” dediğinde şöyle söylüyor olabilir: Çocuklar kadınlık meseleleri için feda edilemez. Dora’nın rüyasında baba, çocuklarını korumaktadır. Rüya babasının, onun ve hatta tüm ailenin itibarını koruması umudunu ifade eder. Özellikle de annesinin ona yardımı dokunmadığını düşünürsek bu oldukça anlamlıdır.
Dora ayrıca rüya üzerinde çalışırken, tam uyandığında duman kokusu aldığını ama anlatmayı unuttuğunu söyler. Freud dumanın hem ateşe çok uyduğunu hem de düşün kendisiyle özel bir ilgisi olduğunu gösterdiğini fark eder. Freud bunu Dora’ya söylediğinde, Dora hem babasının hem de Bay K’nın sigara tutkunu olduğunu söyler. Freud işte burada aktarımdan bahseder. Freud rüyaya, seanslarda kullandığı “Ateş olmayan yerden duman çıkmaz.” sözünü kullanması üzerinden ve tabii herkesin bildiği gibi sigara içmesiyle dâhil olmuştu. Lacan “Tedavinin Yönü ve Gücünün Prensipleri”[4] adlı metininde yine Dora’dan bahseder. Dora, babasının dünyasındaki karışıklığa katılmakla kalmamış, işbirliği de yapmıştır. Burada Lacan, Freud’un aktarımın gücünü anladığını ama onu kullanmadığını söyler. Freud semptomların bilinçdışı gerçeğini ve Dora’nın bedenini semptomların nasıl istila ettiğini haritalamıştır.
Dora’nın ikinci rüyası şöyledir: “Bilemediğim bir şehirde dolaşıyorum. Bana yabancı olan sokaklar ve meydanlar gördüm (meydanlardan birinde bir anıt gördüm diye sonra ekliyor). Sonra yaşamakta olduğum eve geldim. Odama gittim ve annemden bir mektubu orada buldum. Mektupta evi ebeveynlerimin bilgisi olmadan terk etmiş olduğumdan, bana babamın hasta olduğunu bildirmek için yazmayı istemediğini belirtmekteydi. ‘O şimdi öldü ve eğer istersen gelebilirsin.’ Ardından istasyona gittim ve yaklaşık 100 kez sordum: ‘İstasyon nerede?’ Hep şu yanıtı adım: ‘Beş dakika.’ Ardından önümde sık bir koru gördüm, oraya gittim ve rastladığım bir adama sordum. Bana şöyle dedi: ‘İki buçuk saat daha.’ Bana eşlik etmeyi teklif etti. Ama ben reddettim ve yalnız gittim. İstasyonu önümde gördüm ve ona ulaşamadım. Aynı zamanda insanların düşlerinde öne doğru hareket edemediklerinde yaşadıkları sıkıntı duygusu içindeydim. Sonra evdeydim. Bu arada yolculuk etmiş olmalıyım ancak bu konuda hiçbir şey bilmiyorum. Kapıcı dairesine yürüdüm ve bizim dairemizi soruşturdum. Hizmetçi kadın kapıyı bana açtı ve annem ve diğerlerinin mezarlıkta oldukları yanıtını verdi.”[5]
İkinci rüyada ise babası artık onu kurtaramaz; çünkü ölmüştür. Zaten günlük hayatta da Bay ve Bayan K’dan taraf olarak ona ihanet etmiştir. Dora’nın ondan hiç umudu kalmamıştır. Fakat Dora biliyordur. Babası ve Bayan K arasında ne olup bittiğini biliyordur ve katılıyordur da. O zaman Freud’dan almayı beklediği bir bilgi var mıdır? Öznenin tarafındaki gizem, analizde analistin tarafına geçmelidir. Dora için bilgi kendi tarafındadır. Freud ilk rüyasının yorumunda el çantası ile kadın cinsel organları arasında bağlantı kurduğunda “Bunu söyleyeceğinizi biliyordum.” der. Daha sonra Freud ile bir rüyasını aydınlatmak için iki seansın ardından “Fazla bir şey ortaya çıkmadı.” diyecektir. Freud’a göre bu çalışma verimliyken olan, Dora’nın üretilen bilginin antitezini üretme peşinde olmasıdır. Burada bilgi tedavide içerilemez. Sonraki seans, Dora son defa geleceğini söyler. Freud ona bazı ek açıklamalar verir. Dora hiç bir şey söylemez. Ellie Ragland-Sullivan “Dora Ve Baba-nın-Adı”[6] adlı makalesinde Dora vakasında analistin bilinçdışı arzusunun analizin ilerlemesini engellediğinden bahseder.
Freud, “Dora beni en sevimli haliyle terk etti.” der. Burada Freud’un bilgisi tedaviye işleyememiş ama teoriye katkıda bulunmuştur. Çünkü Freud burada eksik olanın, ihmal edilmiş olanın aktarımsal bağlantı olduğunu fark etmiştir. Burada esas olan Dora’nın Freud’u koyduğu pozisyondur. Dora bu tedavide bilinçdışının gösterenlerini Freud’un önüne serse de analisti bilinçdışının ortağı yapmaz.
Lacan, “Aktarıma Müdahale”de analizi sekteye uğratan engelin ne olduğunu söylemiştir: engel olan aktarımdır. Fakat yine, Lacan’ın dediği gibi psikanaliz diyalektik bir deneyimse aktarımın doğasının böyle ağır basmasına da şaşırmamalıyız.
Lacan XI. Seminer’de[7] de Dora vakasından bahseder. Dora babasının Bayan K ile olan macerasına müsamaha gösterir ve Bay K’nın da kendisine kur yapmasına izin verir. Bu, Dora’nın bir zorunluluk gibi erkeğin arzusunu sürdürmesine izin vermesidir der. Bay K karımla ilgilenmiyorum dediğinde Dora’nın attığı tokadı, arzunun sürmesi için üçüncü öğeye olan ihtiyaçla açıklar. Arzunun sürmesi için üçüncü öğeye ihtiyaç vardır. Lacan bu arzunun hem iktidarsız olduğu sürece kabul gösterdiği babasının arzusu olduğunu hem de Dora’nın kendisini Öteki’nin arzusu üzerinden gerçekleştirmeme arzusu olduğunu söyler.
Freud babasının Dora’yı ikna etmesi talebini hiç dikkate almaz. O, Dora’nın bilinçdışı gerçeği ile ilgilenir. Fiziksel belirtiler, rüyalar ve onun arzusunun gerçek nesnesini arar. Bunun Dora için ne kadar rahatsız edici olabileceğini tahmin edebiliriz. Öte yandan Freud, ailesinin ona yönelttiği suçlamaları da haklı bulmaz. Aynı zamanda onu babasının istediği gibi olmaya ikna etmeye çalışmaz. Ama Freud’un yapmaya çalıştığı şey Dora için tahammül edilemezdir. Çünkü arzunun tatminsiz kalmasının yarattığı jouissance’tan vazgeçemeye razı değildir. Çünkü histerik yapı böyledir. Freud tam da Dora’nın sırrının üstüne gider. Dora için yapısal olanın üzerine gider. Sırrı, gizli mastürbasyon ya da Bay K’ya olan gizli aşkı değildir. Onun devam eden konversif belirtileri sayesinde kendisini acı çeken bir özne olarak tutmaya devam etmesi gerekmektedir. Sırrı budur. Onun jouissance’ı bedensel acılarındadır.
Dora’nın ideal egosuna dair bir çıkarımda bulunabiliriz: Dora, sorumluluk sahibi ve babası ile ilgilenen bir kız olarak tanınmak istiyordu. Hastalığında babasına ve K’ların çocuklarına bakıyordu. Aynı zamanda talebi Bay K ile ilgili gölde anlattıklarına inanmalarıydı. Dora’nın kendisini koyduğu pozisyon, el üstünde tutulan bakire masum bir kız olarak babasının hizmetinde olmaktı. Bayan K babasının bakımını üstlendiğinde onun ideal egosu sarsıldı ve Bay K ona karısıyla arasında hiçbir şey olmadığını söylediğinde ise sanki bu pozisyondan bir kez daha aşağı düşmüştü.
Özne bir analize başladığında onu oraya getiren, bilgiyle ilişkisindeki açmazdır. O zaman, her analitik tedavide bu açmazın niye ortaya çıktığı da sorulmalıdır. Luis Izcovich’in “Kendi Semptomu Olmak”[8] adlı makalesinde bahsettiği hasta, konversif bayılmaları sebebiyle analize başlayan genç bir adamdır. Sevgilisinden ayrılmış ve bayılmalar başlamıştır. Burada bir çıkmaz vardır ve bu çıkmaz onun kendine dair bildikleriyle ilgilidir. Ona göre erkek olmak diğer erkekler gibi olmamaktır. Onun sorusu şudur: Bir erkek nedir? Seanslarda erkeksi özelliklerin neler olduğundan bahseder ve her birine teker teker karşı çıkar. Kız arkadaşı onu aldattığını söylediğinde ise hoşnutsuzluğunu hiç belli etmemiştir; çünkü diğer erkekler, onun yapmak istemediği gibi, böyle yaparlar. Fakat o diğer erkekler gibi değildir. Kadınların aşkına sahip olmak için kendini çilecilikten yaratmıştır. Yine de onu analize getiren soru, kız arkadaşı onu terk ettiğinde oluşmuştu. Kadınlara bu kadar aşıkken, onların aşkını elde etmeye çalışıyorken ve hatta diğer erkekler gibi de davranmadığı halde kadınlardan aradığı tanınmayı neden alamıyordu? Kendisini böylesine ideal bir erkek formuna sokmuş olmasına rağmen niye terk edilmişti? Tüm eril izleri silmişken böyle bir erkeği kadınlar neden sevmiyordu? Acaba kadınlar ne istiyordu?
Babası göçmendi ve annesi ile boşanmalarının ardından kendi ülkesine dönmüştü. Annesi, babasına dair eleştirilerini her fırsatta dillendiriyordu. Annesi, soğutma sistemleri üzerine çalışan sayılı mühendis kadınlardan birisiydi. Annesi, bu işsiz göçmen adamla evlenmiş ve sonra da onu terk etmişti. Analizde annesinin çocukken bir erkek için verdiği tanımın ne olduğunu hatırlamıştı. Bir erkek, kadınlarla ilgilenmeyen kişiydi. Çocukluğunda annesinin yalnızlığıyla karşı karşıya gelmişti. Anne ağlama krizleri geçiriyordu. Annesi ağlamaya başladığında kendisini şaşkınlık içinde buluyordu. Hele ki bu ağlama nöbetlerine başkalarının yanında olduğundaysa utanç duyuyordu. Analizde bu nöbetlerin ve çığlıkların annesinin erkeklere sitemi olduğunu çıkarsadı. Onun ailesinde iki tür erkek vardı: Ya ölü erkekler ya da terk eden erkekler. Aslında babası evi, hapse girdiği için terk etmişti.
Annesinin arzusu şöyleydi: Annem erkek çocuk istemez. Ona göre annesi bir kızı olmasını istemişti ve onun konumu annesi için eksik olan kızı olmaktı. Annesinin ondan beklediği buydu. Annesini tatmin etmek için çabalıyordu. Ama annenin geçirdiği krizler yine de tatminsizliğinin göstergeleriydi. Ve çığlıklarda bu memnuniyetsizliğin tezahürleriydi. Onun için de travmatik olan yine bu çığlıklardı. Onun, kendisini babasına ve diğer erkeklere benzetecek izleri silmesi gerekiyordu. Ve aşk burada, çocuğun anneyi tatmin edemeyişinin yarattığı kastrasyona bulunmuş çözümdür. Ama bu çözüm anneyi sakinleştirmekte yetersiz kaldığı gibi daha sonraları da kadınlarla ilişkisinde yetersiz kalmıştı ve onu analize getirende bu olmuştu.
Analizin dördüncü yılındaki rüyası şöyledir: Donmuş bir tarlada koşmaktadır, oradan çıkmak üzeredir ve bir mısır tarlasına geçer ve yolun sonunda evin anahtarlarını vermek üzere babasının beklediğini görür. Cinsel olarak var olabilmesinin anahtarını elinde tutan ve ona anahtarını uzatan babadır. Böylece annesinin donmuş tarlasından (burada annesi soğutma alanında çalışan bir mühendis olduğunu vurgulamak gerekir) başka bir tarlaya, mısır tarlasına geçebilmiştir. Denebilir ki, bu analiz onun Öteki cinsiyet ile ilgili bir bilgi kazanmasını sağlamıştır. Bu özne kadının çığlıklarına bir cevap aramaktadır ama bu cevap onun bilebileceği bir cevap değildir. Başlangıçtaki semptomu, yani öteki erkekler gibi olmayan bir erkek olmak yerine, analizle birlikte bir anlamda öteki erkekler gibi bir erkek olmuştur. Ama yine de kendi ailesindeki erkeklerden, kadınları terk eden erkeklerden başka bir erkek olabilmiştir. Bu özne, semptomu sayesinde dişil arzuyla ilişkisinde başka bir yöntem bulabilmiştir. Semptomuyla bir olabilmek böyledir. Semptomu, onu dişil arzu ile ilgili başka bir uzlaşmanın varlığına getirmiştir.
İşte bu yüzden, bilgideki çıkmaz özne tarafından sorun edilirse, onu analize getirirse özne, aktarım içinde bu sorunun peşinden gidebilir. Dora için bilgiyle ilişkisinde bir açmaz vardı. Ama Dora, Freud’la yürüttüğü analizde, bilinçdışının bilgisinden kaçmıştır. Çünkü o bilme arzusunda değildir. Bilmeye meydan okumaktadır. Dora zaten biliyordur ve onun bilgisi tedavinin sonudur, analizin sonudur. Analizdeki karşılaşmada özne tekildir ve o tekilliğin içinde analistle buluşur. Lacan XI. Seminer’de şöyle der: “Aslında psikanalizin keşfettiği şey bir buluşmadan, temel bir buluşmadan ibarettir –sürekli kaçan bir gerçekle buluşmaya çağırıldığımız bir randevudan ibarettir.” Lacan işte bu buluşmaya tukhe demişti. Bu kelimeyi Aristoteles’in söz dağarcığından ödünç aldığını da eklemiştir. Lacan “Gerçek her zaman automaton’un -yani gösterenler ağının arkasında yatan şeydir ve bütün araştırmalarında Freud’un derdinin bu olduğu gayet açıktır.” der. İşte bu yüzden semptom üzerindeki analitik operasyon analizana semptomunun gizemini tanıtmaya, kişi olarak kapalı kutu olan tarafını, ondan kaçanı, ehlileştiremediğini aydınlatmaya dayanır. O yüzden tek başına bundan ibaret olmamakla birlikte psikanaliz, simgeselde gerçekleşen bir deşifre etme çalışmasıdır. Analiz ancak, analist, özne için bildiği varsayılan özne olduğunda aktarım içinde semptomunun peşinden gidebilir. Ve semptom onun için analizin başından itibaren bir pusula olacaktır. Ve o pusula, Öteki’nin arzusu onun için belirleyici olmadığında geriye elinde kalan şeydir. Tabii ki analizin sonunda semptom artık onu analize getiren semptom değildir. Ondan geriye kalan, ona özgü, ona has, onun kendi bilinçdışıyla ilişkisine dair olandır.
Dipnotlar
* Bu metin, 8 Mayıs 2016 tarihinde İstanbul’daki Saint Benoit Lisesi’nde gerçekleştirilen “Psikanaliz Nasıl Tedavi Eder?” başlıklı “Çalışma Günleri’nde sunulmuştur.
[1] Jacques Lacan, İntervention Sur Le Transfert (1951), Ecrits içinde, Paris: Editions du Seuil, 1966.
[2] Sigmund Freud, Olgu Öyküleri 1 – Dora ve Küçük Hans Vakası, çev. Ayhan Eğrilmez, İstanbul: Payel Yayınları, 1998.
[3] a.g.y
[4] Jacques Lacan, La direction de la cure et les principes de son pouvoir (1958), Ecrits içinde, Paris: Editions du Seuil, 1966.
[5] Sigmund Freud, a.g.y.
[6] Ellie Ragland-Sullivan, Dora And The Name-Of-The Father.
http://www.lacan.com/symptom6_articles/dora-name-of-the-father.html den alınmıştır, 2005.
[7] Jacques Lacan, Psikanalizin Dört Temel Kavramı – Seminer 11. Kitap (1964), çev. Nilüfer Erdem, İstanbul: Metis Yayınları, 2013, s. 61.
[8] Luis Izcovih, Se faire à son symptôme, Informes Psicologicos, Vol. 11, No. 13, 2009, p. 31-39.